3 Aralık 2007 Pazartesi

Yepyeni bir başlangıç


TO BE CONTİNUED...

Yepyeni Blogumla ve İlk Heyecanımla Kaldığım Yerden Başlıyorum

Yeni Bloguma Ulaşmak İçin TIKLA


1 Aralık 2007 Cumartesi

Günün İddaa Tahmini


Stutgart - Dortmund - 1 - 1.5
Ipswich Town - Barnsley - 1 - 1.5
Dundee United - Inverness - 1 - 1.4
Motherwell - Gretna - 1 - 1.4
Rapid Vienna - Salzburg - 1 - 1.85

Hadi Hayırlı Traşlar...

30 Kasım 2007 Cuma

DEĞİŞEN TÜRKÇEMİZ

Yıl: 1965

"Karşıma âniden çıkınca ziyâdesiyle şaşakaldım. Nasıl bir edâ takınacağıma hükûm veremedim, âdetâ vecde geldim. Buna mukâbil az bir müddet sonra kendime gelir gibi oldum, yüzünde beni fevkalâde rahatlatan bir tebessüm vardı.Üstümü başımı toparladım, kendinden emin bir sesle 'akşam-ı şerifleriniz hayrolsun' dedim."

Yıl: 1975

"Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım.Ne yapacağıma karar veremedim, heyecandan ayaklarım titredi. Ama çok geçmeden kendime gelir gibi oldum, yüzünde beni rahatlatan bir gülümseme vardı. Üstüme çeki düzen verdim, kendinden emin bir sesle 'iyi akşamlar' dedim."

Yıl: 1985

"Karşıma âniden çıkınca fevkalâde şaşırdım. Nitekim ne yapacağıma hükûm veremedim, heyecandan ayaklarım titredi. Amma ve lâkin kısa bir süre sonra kendime gelir gibi oldum, nitekim yüzünde beni ferahlatan bir tebessüm vardı. Üstüme çeki düzen verdim, kendinden emin bir sesle 'hayırlı akşamlar' dedim."

Yıl: 1995

"Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım. Fenâ hâlde kal geldi yâni. Ama bu iş bizi bozar dedim. Baktım o da bana bakıyor, bu iş tamamdır dedim. Manitayı tavlamak için doğruldum, artistik bir sesle 'selâm' dedim."

Yıl: 2006

"Âbi onu karşımda öyle görünce çüş falan oldum yâni. Oğlum bu iş bizi kasar dedim, fenâ göçeriz dedim, enjoy durumları yâni. Ama concon muyum ki ben, baktım ki o da bana kesik. Sarıl oğlum dedim, bu manita senin.. 'Hav ar yu yavrum?'

Yıl: 2026

"Ven ay vaz si hör, ben çok yâni öyle işte birden. Off, ay dont nov âbi yaa. Ama o da bana öyle baktı, if so âşık len bu manita. 'Hay beybi..'"

27 Kasım 2007 Salı

SELAMETİNEN (kısa şiir)

Hüseyin Dayı nasılsın?, napan?, ne eden?
Noolsun emmi gidiyoz işte selametinen...

19 Kasım 2007 Pazartesi

SILA DİYE BİR KARI ÇIKMIŞ

Müzik furyası almış başını gidiyor, şimdide "sıla" diye bir karı çıkmış piyasaya biraz sert takılan bir kadın ilk klibinden anladığım kadarıyla, ama bu tip kadınlar nedense hiç hoşuma gitmemiştir. Son zamanlarda forumlarda (alternatip, sosyomat vs...) sıkça rastladığımız yeni bir bayan türü bu sert çocuklar (kızlar). Bence sertlik hiç yakışmıyor kızlara, kız dediğin kızlığını bilecek, ama edep sınırlarını çok zorlamaya başladılar son dönemde işte. Yeni nesil inşallah bunlarla dolup taşmaz ümidi içerisindeyim...



BUDA SILA'NIN ÇIKIŞ PARÇASININ NAKARAT SÖZLERİ

Kendine güvenen şöyle gelsin
Bıraksın inadı dile gelsin
Sözünden dönen namert çıksın


Bizde böyle bundan sonra

Kafayı düzelttim senden sonra
Kendime yanarım senden sonra
İster gelirim ister gelmem
Hesapmı vericez bundan sonra!


18 Kasım 2007 Pazar

MUSALLAT


Bu filmin varlığından kuzenim romanese sayesinde heberdar oldum. Daha film yayına girmeden günler önce avatar olarak kullandı resmini. Filmin ne olduğundan neyi anlattığından hatta ne tür bir film olduğundan haberim yoktu ve Çorum'da izlemek nasip oldu hemde kız arkadaşımla. Filme gittik ama pek bir talep yoktu günler önce sahne almasından ve öğle saatleri olmasından dolayı heralde ama son dakikalarda birkaç talep sayesinde izleme imkanı bulduk. Neese film başladı ve korku filmi olduğu teşhisini daha ilk sahneden koydum. Ama bu filmi biryerlerden hatırlıyordum. Hatta "bebek ya erkek olur ya kız olur ama ikisinin arasında olursa..." kelimesine kulağım o kadar aşinaydıki tv'de duymuştumda pek ilgilenmemiştim heralde. Demekki bu film hakkında konuşuyorlardı. Neese izledik ve çıktık, film nasıldı sorusuna Türkler'in yapmış olduğu en güzel korku filmiydi diyebilirim, hatta izlediğim en güzel korku filmleri arasında liste başı. Sanırım cinlerin gerçek hayatta var olduğu bilinen varlıklar olmasından kaynaklanıyor biraz ürkütücü olması. Filmde ne zaman nereden ne çıkacağı belli değil aniden korkutuyo insanı hiç beklemediği bir anda. Birde filmin korku sahnelerinde bir ses var insanın içini kemiriyo sanki, hani tebeşirle çizik atarsınya tahtaya onun gibi birşey ama o çok hafif kalır bunun yanında tabiiki.

Son bir uyarı;

KÜÇÜK KIZLARINIZI FİLME GÖTÜRMEYİNİZ

Filmin fıragmanı için tıkla

Buda diğer fragman

Filmden birkaç foto bunlarda;


12 Kasım 2007 Pazartesi

KURBAĞA BALIĞA TECAVÜZ EDİP ÖLDÜRDÜ

Büyütmek için resmi tıkla
Bu haber Bild'in ana sayfasından verilmiş yahu.

Yorum Yapmak İçin TIKLA

10 Kasım 2007 Cumartesi

8 Kasım 2007 Perşembe

AHANDA SİZE ACAİP BİR KENE ÇEŞİDİ, (kırım kongo kanamalı ateşi)


Nette öyle saçma sapan sitelerde sörf yaparken gördüm bir an irkildim ve sizlerlede paylaşayım dedim acaip bir tür... Sonrada neme lazım demedim bu hayvanı çıkarmanın yolunu öğrendim hemencik şağıya koydum sizde çıkarın diye. Çıkarma çıbıı bütün eczanelerde varmış, araştırdım hakkatende var yalan değil yani...

Keneyi böyle çıkaracaksın işte evlat;


Birde kuş gribi vardı sanırsam popülerler içinde ama o bizim bölgede olmadığı için pek önemli değil kanımca, bahsetmeye gerek duymuyorum... Siz yinede tavuktan cücükten uzak durun korunma yolu budur...


14 Eylül 2007 Cuma

YEPYENİ BİR AVRUPA YAKASI

Burhan'ın diziden ayrılacağını duyduğumda şok olmuştum ama Burhan yeni bölümlerdede dizideymiş :)

Avrupa Yakasından ayrılan tek isim Gaffur tiplemesiymiş ve bence iyide olmuş. Artık çok sıkmaya başlamıştı kanaatimce.

Yeni katılan 2 oyuncuya değineyim birazcıkta.

Binnur Kaya "Yabancı Damat" ve "Babam ve Oğlum'dan" tanıyoruz.
Peki yeni bölümdeki rolü ne olacak;
Derginin yarısını satın alarak ortalığı karıştıracak görgüsüz sosyetik Şahika (Binnur Kaya) olarak katılacak diziye.
Binnur Kaya’nın oynadığı olağanüstü bir karakter göreceksiniz Şahika... Bütün ilişkilerin, dostlukların ve bütün ahengin öldürücüsü olabilir. Her şeyi bozabilir, her şeyi birbirine karıştırabilir. Aslı ile Cem’in arasında eskiden yaşanan problemlerin dışında bir de Şahika problemi yaşanacak."

Gürgen Öz; Zaga'dan tanıyoruz Gürgen'i.

Peki yeni bölümdeki rolü ne olacak;

Sabit Efendi ve ailesine Hediye Teyze'nin erkek kardeşi Cesur (Gürgen Öz) olarak katılacak diziye, apartman tadından yenmeyecek!

Yeni bölümler eskilerinin yerini tutacakmı sizce. Yoksa şimdiye kadarki en güzel Avrupa Yakası'mı bekliyor bizleri. Yorumlarınızı bekliyorum

13 Eylül 2007 Perşembe

EMRE AYDIN kısacık!!

Emre Aydın'ın güzel bir şiiri dikkatimi çekti yayınlamak istedim. Umarım sizlerde beğenirsiniz. Memet Sever`e yazmış...

ÖNGÖRÜ

Bok gibi hissediyorum Memet,

Ömrüm yapamadıklarımı düşünmekle geçecek.

Bana kardeşlik yapma şimdi, teselli filan verme.


Her ömür böyle geçmiyor mu?


Seninki de böyle geçecek...



Şiir Hakkındaki Yorumlarınızı Bekliyorum

HAREM'den birkaç foto ve HAREM AĞALARI


Harem sözlük anlamı olarak "yasaklanmış" demekmiş. Sultanın ailesi, hizmetçiler falan filan bir ton hatun kalırmış burada. İşin ilginç yanı "harem ağasına nasıl güvenilipte bunların arasına bırakılırmış", peki neden siyahi (zenci arap) olurmuş bu adamlar? Cevabı altta...




  • Birçok erkek "harem ağası" olmanın başa gelebilecek en güzel şey olduğunu düşünür. Bakalım harem ağası olmak nasıl birşey...

  • Harem ağaları siyahi (arap, zenci) kişilerdi. Osmanlida özellikle kücük yastaki araplar kacirilirak hadim edilir ve hareme kapatilip yetistirilirdi. Ayrıca not olarak şunuda geçeyim; Osmanlılara Mısır valilerinin gönderdiği en gözde hediyeler hadımlaştırılan harem ağalarıdır.
  • Harem ağaları haremdeki kızlardan ve haremin işleyişinden sorumluydular. Harem ağalarının siyahi olmasının sebebi "eğer haremde bir çocuk dünyaya gelirse rengiyle babasını ele versin" diyeydi :)
  • Harem ağalarının organları çok küçükken burulurdu ve daha sonra keslerek işe yaramaz hale getirilirdi. Buna hadım edilmek denilirdi. Adlarına ağa denilmişti fakat aslında erkek bile değillerdi. Sevinsin garipler diye ağa denilirdi heralde.
  • Kısaca harem ağalığını ; mesleklerini ifa etmek için en büyük fedarlığa katlanan meslekgrubu olarakta ifade edebiliriz.

24 Temmuz 2007 Salı

KAPTANIN SEYİR DEFTERİNDEN (onu tanımak için önce anlamak gerekir)




Bugünki adı: Kaptan Jack Sparrow
Kısa bir otobiyografi...
Jack dünyaya geldiğinde ağlama sesleri koridorun enn uç köşesinden duyuluyordu. Bugün gibi kulaklarımda o ses. Sanki açık denizlerin dalgasından almıştı bu sesi. Kavurucu bir yaz günüydü, rüzgar yapraklarla uğraşmaktan vazgeçmiş köşesinde uzuun bir uykuya dalmıştı, o ses hastahane koridorunun köşesinde duran adeta kalorifer peteğiyle bütünleşmiş saksı palmiyesinin yapraklarında dikkatle bakmadan bile farkedilebilecek bir kımıltı oluşturuyordu. Sessizce iyiki doğdun kaptan dediğimi hatırlıyorum. Sezgilerim kaptan dedirtmişti bana. Yavaşça koridoru geçtim ve odanın kapısını yumuşak bir dokunuşla araladım ve o masum bebekle göz göze geldim, sanki gözlerindeki okyanusta boğulur gibi oldum o an. Dikkatle bana bakıyordu ve aniden ağlama sesi artık duyulmaz oldu, sanırım artık erkek olmuştu. Tekrar hoşgeldin kaptan dedim sessizce gözlerine bakarak.
Günler sessiz sedasız akıp geçmiş ve Jack artık delikanlı olmuştu. İlkokulu, ortaokulu ve liseyi başarıyla bitirmişti. Bu sırada kendisine uygun kimlik arayışı onu mazoşizm, sadizm, pesimizm akımlarının etkisine sokmuş, hayata bakışı bir mozaik gibi şekillenmişti. Sanki bir heykeltraş gibi kendisine şekil veriyor amansız bir yürüyüşe başladığını hissediyordu. Durmak onun hayat felsefesinde yoktu, o bilgiyi arayışıyla, reddedişiyle, küçümseyişiyle, bilgiye doyumsuzluğuyla hayata sesleniyordu. Yaşamı analiz etmede, bilgiyi küçük parçalara ayırmadaki ustalığı onu bilgin seviyesine çıkarmış, ama bu durum onu asla kibire sürüklememişti. Ayrıca bu geçen zaman onu sanatın farklı dallarına yönlendirmiş, onda sanat konsepti oluşturmuştu. Kimi zaman Ceza'yla zamanı irdelemiş, kimi zaman Mor ve Ötesi'yle duygulanmıştı.
Jack bugün üniversitede eğitim görmesine rağmen bu durumla pek ilgilenmiyordu, kendisine ait helezonik yaşam çizgisinde ilerlemeye ve güçlü adımlarla ayakta durmaya çalışıyordu. Onunkisi bir meydan okumaydı. Önünde bir ufuk vardı ve o gözünü ona dikmişti, "uzak ufuklara".
Yolun açık olsun Kaptan Jack Sparrow...

23 Temmuz 2007 Pazartesi

BİR SÜLALE GERÇEĞİ ( FOTOĞRAFLAR ve YORUMLA ). Onunkisi belki bir DRAM belkide hayata karşı bir BAŞKALDIRIYDI.. Saygılarımla...























Sanırım sülalenin başına gelen enn acaip şeydi. 5'e yakın kiloda dünyaya gelmesi bizi ve çevremizdekileri hayrete düşürmüştü. Bir korku ve bekleyiş sarmıştı herkesi. Bir sonraki hareketinin ne olacağı herkesin aklındaki soru işaretiydi ve bu soruya ancak bu değişik karaktere sahip olan bebek istemsiz tepkileriyle ve reflekslerriyle cevap verebilirdi. Neyseki yaşı ilerlemeye başlamıştı ve anormal hareketler henüz başgöstermemişti. Bir bayram havası vardı sülalede ve herkesin içi rahattı. Taaki o ilkokul yıllarına kadar. Zamanla herkesten farklı bir gelişim gösterdiği ve piaget'in gelişim basamaklarını altüst ettiği acı bir gerçek gibi karşımıza dikilmişti. Kavgacıydı, arkadaşlarıyla ilişkileri çok farklıydı, parayı tamah ediyordu, hayata bakışı insanı ürpertiyordu ve enn acısı kumarbaz bir yapıya sahipti. Öğretmenleri gözlemlerini veli toplantılarında dile getiriyorlardı, toplantıların odak noktası olmuştu. Okulun enn haşere çocuğu değildi tabi, eğer öyle olsaydı normal sayılacaktı. O olağanüstü özelliklerle bezenmişti, handikaplı doğmuştu, farklı ifadeleri ve farklı yapısal özellikleri çok barizdi. İnsanı ürperten ve bir o kadarda hayrete düşüren bir varlıktı. Neyyseki öğretmenleri veli toplantısından hareketle gelişim inceleme ekibini okula davet ettiler. Gelişim uzmanı bir Prof. bu insanlık harikasını inceledi ve ancak şu tek kelimelik yorumu yapabildi "Yakın tarihte, hatta uzak tarihte böyle bir şeyin varlığından bahsetmek mümkün değildir". Bu açıklama Prof'u dinleyenlerde varileta etkisi yapmıştı, kısaca kanlarını dondurmuştu. Prof'u dinleyenler içerisinden şoka girenlerin sayısı küçümsenmeyecek derecedeydi. O gün tarihe altın harflerle bu insan üstü varlığın ismi yazılmıştı. Kimileri yeni bir çağın başlangıcından bahsediyordu. Yakın çağ uzak olmuş, uzay çağı kapanmıştı...


To be continued...